Milli Uzay Strateji Belgesine İlişkin Değerlendirmeler

31845 sayılı ve 24 Mayıs 2022 tarihli (dünkü) Resmi Gazetede Yayınlanacağı bildirilen Milli Uzay Programı Strateji Belgesi (2022-2030) Türkiye Uzay Ajansı internet sitesinde bugün yayımlandı.

Henüz inceledim, değerlendirme yapmamız gerekiyor. Şu hususlar önemli:

1) Geçtiğimiz yıl 10 yıllık olarak belirtilen Uzay Programımız şu an içinde bulunduğumuz 2022 yılından başlıyor 2030 yılına kadar sürüyor. Uzay çalışmalarımızın tarihçesi anlatılıyor ve yakın gelecekte yapılacak projelerimiz göz önüne koyuluyor.

 

2)Uzay Ekosistemi başlığıyla uzayın ekonomik, stratejik, politik ve teknolojik açıdan önemine vurgu yapılıyor. (Burada alt dallara bahsedilmemiş olmasını eksiklik olarak gördüm; Uzay Hukuku, Uzay Tıbbı, Uzay Psikolojisi,Uzay Tarımı vb. konulara da alt dallar olarak bilhassa vurgu yapılması yerinde ve isabetli olurdu.)

3) Milli Uzay Programı Hedefleri başlığı altında yer alan "yumuşak güç" muğlak kaldığı için daha uygun bir tabir kullanılmalıydı diye düşünüyorum. Diğer ilkeler "uzaya bağımsız erişim, bilime katkı, ticari fayda, barışçıl amaçlarla kullanım ve toplumsal farkındalık" çok isabetli ve amaca uygun ilkeler olarak yer almış.

4)Ay Araştırma Programı (AYAP) işbirlikleri kısmında üniversite ve bilim camiamızın katkısının azami derecede tutulacağı yazılmış ancak stk ve kişisel araştırmalar ve kaynaklardan bahsedilmemiştir. Bu da uzay çalışması yapan diğer birimlerin dışarıda tutulacağı anlamını çıkarmaktadır. AYAP-1 2023 yılında AYAP-2 ise 2028de Ay'da olacağı belirtilmiştir.Gantt diyagramları AYAP-1'in 2024'e AYAP-2'nin 2030 ve 2031'e sarkacağını yine belgede göstermektedir.

5)Uydu üretiminin tek çatı altında toplanması planlanmaktadır. Uluslararası arenada sivil topluma bu konuda daha fazla alan açılmaya başlanmışken tek çatı olarak kamusal hizmetlere mi yer verilecek sorusu akıllara geliyor, ancak kamunun burada sadece idari kısımda mı yer alacağı da yine akıllarda soru işareti bırakıyor. Biraz daha ayrıntılı olabilir.Bu konuda devamında yer alan cümlelerde ise "TUA koordinasyonunda kurulacak olan bir milli şirket bünyesinde kademeli olarak gerçekleştirilecek" diye ifade edilmiş. Anlaşılabilmesi için ayrıntıya ihtiyaç duyuluyor.

6)Bölgesel Konumlama Zamanlama Sistemi (BKZS-GNSS) hakkında çok güzel tespitler yapılmış, siber güvenlik açısından tehlikelerine dikkat çekilmiştir. İlkelerde programa yönelik kritik teknolojilerin hızla geliştirilmesi hedeflenmiştir. Ancak devamında bir "fizibilite çalışması" ihtiyacının olduğundan dem vurulmuştur. Zaten alt kısımda da mevcut sistemlerin dayanıklılığının arttırılmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Dünyada kullanılan mevcut dört GNSS sisteminden aynı anda en az ikisinden yararlanma planlanıyor. Burada dört sistem olarak ABD'nin GPS, Çin BEIDU, Rusya Glonass ve ESA'nın GALILEO olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla en azından Rusya, Çin ve ABD arasındaki politik gerilimden yararlanarak en az iki sistemin birbirini doğrulayabileceği tezinin konulduğu anlaşılıyor. Yerli teknolojilerin geliştirilmesi çok daha ileri bir süreç gibi duruyor. Bu durumda Bölgesel Konumlama Zamanlama Sisteminin milli ve yerli olabilmesi konusu yerine daha kısa sürede adapte olunabilecek şekilde mevcut sistemlerden yararlanma ve onları yerlileştirme gibi bir amaç belirlenmiş. Bu konuda daha fazla yorum yapmak şu an için pek mümkün gözükmüyor. Son olarak yine GANTT diyagramından gördüğümüz kadarıyla sadece mevcut sistemlerin dayanıklılığının arttırılması 2031 yılına kadar planlanıyor. BKZS ise GANTT diyagramında sadece bir ok işareti ile gösterilmiş 2031 yılından sonra gibi anlaşılıyor.

7) Yine Uzay fırlatma sistemi ve uzay limanı kurulması konularında fizibilite çalışmalarının ihtiyaç olduğunu belirtiyor ve öncelikli amaç olarak fırlatma aracına ait kritik teknoloji haritasının oluşturulacağı ifade ediliyor. Ancak, Strateji Belgesinin ilk sayfalarında Fırlatma Çalışmaları başlığı altında Savunma Sanayi Başkanlığı ile Roketsan arasında 2018 yılında imzalanan sözleşme kapsamında geliştirilmeye başlanılan "Mikro Uydu Fırlatma Sistemi" ile 2020 yılında uzaya ulaşıldığı belirtilmiş ve 100 kg ve altı uyduların LEO'ya yerleştirilmesinin amaçlandığı belirtilmiş olduğu gözüküyor, bu durum biraz kafa karışıklığı yaratıyor. Zira GANTT diyagramında fizibilite çalışmalarının ve kritik teknolojiler yol haritasının 2024 yılından itibaren başlayacağını, uzay limanı kurulum projesinin ve fırlatma aracı sistemi geliştirilmesinin 2031 yılından itibaren başlayacağını görüyoruz. Mikro Uydu Fırlatma Sistemi ile fırlatma aracı sisteminin iki ayrı fırlatıldı olduğunu mu yoksa birbirinin devamı olduğunu mu tam anlamak zor. Uzay Limanı açısından yeri geldikçe konuşulan konular aslında ülkemizin çok müsait alana sahip olamadığı idi. Başka ülkelerle (Ekvatoral) anlaşma yolu tercih edilmiş gibi gözüküyordu. Şimdilerde ise bu uzay limanının ülkemizde mi yoksa başka ülkeden yararlanma gibi mi anlaşılması hususu bu belge ile netleşmemiş gözüküyor. Sanki kendi ülkemizde bir uzay limanı kurulacak. Bu aslında şahsen benim de arzu ettiğim bir husus. Diğer fırlatma sistemi ile bağlantılı olarak 100 kg ve altı uydu taşıyabilecek şekilde ülkemizin bir uzay limanı neden olmasın? Yine Strateji Belgesinin ilk sayfalarında fırlatma sistemlerinin havadan havaya olduğu da ifade edilmiş olduğu için, bu daha çok tercih edilecek gibi duruyor. Fırlatma Sistemi eğer Mikro Uydu Fırlatma Sistemi'nden başka bir sistem geliştirme amacını taşıyorsa o halde havadan havaya sistemler ve ülkemizde bir uzay limanı kurulması projeleri için daha fazla aydınlatılması gereken bir konu olarak karşımıza çıkıyor. Bu konuda gerçekten çok soru işareti var. Yine üst konularla bağlantılı olarak Ay misyonlarının da acaba kendi fırlatma sistemlerimiz ile olup olamayacağı da biraz karışıyor. 2023 AYAP-1 yüksek ihtimalle SpaceX ile gerçekleşecek fırlatma ile başlayacak ve DeltaV Hibrit motorlu uzay aracı ile devam edecek ancak AYAP-2 2028 de acaba yerli fırlatma sistemi olabilecek mi? GANTT diyagramı bunun zor bir ihtimal olduğunu söylüyor. Açıklanması gereken konuların en başında geliyor diye düşünüyorum.

8) Uzay Havasına ilişkin teknolojik araştırmaların yapılacağı bir merkezin kurulmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Uzay havasını dünya atmosferi harici her türlü Uzay etkileri diye tabir etmek yanlış olmaz diye düşünüyorum. Uzay havasını araştırma için uzayda konumlanmak elbette en büyük avantaj ancak mevcut sistemlerden yararlanmak ve işbirliği geliştirmek de önemli bir konu. Uzay Havası Uygulama Merkezinin kurulması ve Radyasyon Dayanım Yeteneklerinin Geliştirilmesi ile bu birimlerin başarılı olabilmesi için altyapı kurulumu ile uzay deneyleri hususlarında üniversiteler ile araştırma kuruluşlarından destek alınacağı belirtilmektedir. Sanırım araştırma kuruluşlarının başında meteoroloji istasyonları ve gözlemevleri gelmektedir. Yine strateji belgesinin ilk sayfalarında ülkemizde kurulu gözlemevlerinin özelliklerine değinilmiş olmasına rağmen buraya bir bağlantı olarak konulmamış olması eksik olmuş. Hem bu konuda tecrübeli bir birim olan meteorolojik hadiselerin izlenmesine ilişkin meteoroloji istasyonlarının güçlendirilmesi ve gözlemevlerinin nitelikli hale getirilmesi maliyet etkin olabilir. Hatta uzay enkazları da bu konu ile ilişkili ve tüm uzay çalışmalarını etkileyen bir alan. Mevcut gözlemevlerinin bu konuda da kullanılması söz konusu. Uzay Havası olarak da nitelendirilebilir diye düşünüyorum. Sanırım bu konu Uzay güvenliğine ilişkin olduğu için başka bir belgede yer alacaktır. GANTT diyagramında Merkez'in kurulması 2024, küp udyuların hava ölçümü için gönderilmesi 2027, radyasyon dayanım programı ise 2031 yılından itibaren gözüküyor.

9)Uzay nesnelerinin gözlem ve takibi ise yukarıda bahsettiğim gibi en önemli konu ve buna ilişkin ciddi bir proje olduğunu görüyoruz. Yakın Uzay Gözlem Sistemi Oluşturulması için mevcut optik gözlem sistemlerine ilave büyük çaplı bir teleskop ekleneceği belirtilmiştir. Bu konu ile ilgili olarak 2010 yılında Prof. Dr. Alim Rüstem Aslan başkanlığında İTÜ'de çalışmalar yapılmıştı. Yine geçtiğimiz sene ASELSAN tarafından imal edilen Yakın Uzay Durum Farkındalık Sisteminin (YAKUD) devreye sokacağını belirtilmişti. Ayrıca TÜBİTAK yetkilileri tarafından aldığım bilgilere göre TÜBİTAK UZAY zaten böyle bir optik izleme sistemine sahip. Strateji Belgesinde bunlardan bahsedilmiyor. Uzay tabanlı gözlem için deneysel bir uydu gönderileceği ve lazer ile radar sistemi yapılacağı belirtiliyor. Yakın Uzay Gözlem Sistemi için 2030lar, Uzay tabanlı Gözlem uydusu, lazer ve radar sistemi ile temiz enerji ve güneş yelkeni için 2031 sonları aktif hale gelecek diye GANTT diyagramı bize bilgi veriyor.

10) Uzay Sanayi Ekosistemi için en önemlisi Uzay Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurulması, TUA da bina olarak oralarda yer alabilir zira kendisine ait bir binasın ve yerleşkesinin olmaması gerçekten büyük handikap. Bu ekosistem için konuya ilişkin mevzuatın inceleneceği söylenmiş ancak maalesef bir mevzuat yok. Belki yabancı mevzuatlar incelenebilir. Aslında bu konuya ayrı bir başlık açmak lazım ancak ulusal bir uzay mevzuatı içerisinde yer alacak bu kısım da yerli bir mevzuat olmalı. Zira ulusal olmayan mevzuat bizi yansıtmaz ve amaçlarımıza ulaştırmaz. Mevzuat yapmak için örnek alınmasını -eğer böyle yorumlanıyor ise-son derece yanlış buluyorum. Uzay Hukuku Mevzuatı yerel paydaşlar ile orijinal olarak hazırlanmalıdır, bir alt maddede yazılı şekilde yürütülmesi gerekmektedir. Uzay Teknolojileri Geliştirme Bölgesinde güzel açıklamalar yer alıyor ve uluslararası firmalara da açık olacağı belirtiliyor. Büyük ihtimalle SpaceX Türkiye ile yakın ilişkilerde olduğu için burada olabilir.

11) Uzay Farkındalığı ve İnsan kaynağı Geliştirilmesi hususu için ülkemizde hiç zorluk yaşanmayacağını düşünüyorum, zira yeteri kadar ilgi ve merak var. Beyin göçünün azaltılmasının amaçlandığı söyleniyor ancak bunun için diğer konularla bağlantılı olarak projelerin sayılarının artması ve nitelikli işgücü için cazip hale getirilmesi gerekir. Buna değinilmiş diyemiyoruz. Ayrıca neredeyse her ilde bir Uzay ve Havacılık bölümü kurulması lazımken bu başlık altında bu ihtiyaç ve amaç da dile getirilmemiş. Bir de stklara yönelik de destek olunması lazım, stklar Uzay alanında güzel projelere imza atarak daha fazla çevreye ulaşabilir. Nitelikli işgücü ve insan kaynağının oluşmasına katkı sağlayabilir. Genel anlamdaki en önemli eksikliklerin başında Sivil Toplum Kuruluşları hususunu değerlendirmemek geliyor diye düşünüyorum.

12) Uzayda Türk insanı ise başlı başına bir devrim,birçok şey söylenebilir ancak hepsi bu eylemin gerisinde kalır. GANTT diyagramı zaten geçtiğimiz günlerde başlayan süreci anlatıyor umarız herşey yolunda gider ve ilk astronotumuzu uzaya başarıyla gönderip yere sağ salim indirebiliriz. Zira uzaya insanlı görevlerin aslında Yuri Gagarin ile başlamadığı ve Uzaya gönderilen ancak geri gelemeyen bir düzine insan olduğu söyleniyor, görevin başarılı olması için gönderme ve geri getirme terimleri kullanılırsa daha uygun olacaktır.

Görüntülenme Sayısı: 723